9 Ocak 2012 Pazartesi

Kırıklar


Yanlış giden birşeyler vardı diye düşündü. Hep aynı son, hüsran, kalp kırıklıkları, yeni bir umutsuzluk döneminin daha başlangıcı, keşkeler , pişmanlıklar ile dolu bir dönem daha başlıyordu.

Belki de hayatın ona anlatmak istediği birşeyler vardı, deniyordu onu, sınıyordu daha iyi birisi nasıl olabilir diye. Kararlıydı artık buna bir son vermeliydi. Değişik yapmalıydı birşeyleri yoksa sonuç hep aynı olmaya devam edecekti. Bunu kesinlikle istemiyordu. Değişim !! sihirli kelime buydu ama söylendiği kadar kolay değildi bu. Gerçekten istemeliydi, hissetmeliydi. Tahmin ettiği kadar zor olmayacaktı. Sebebini biliyordu, nerde yanlış yaptığını ancak gerekli gücü kendinde bulamıyordu. Yaşanmışlar epey yormuş, yıpratmıştı ruhunu. Elinden tutacak , yerden kaldıracak bir ele ihtiyacı vardı son kez. Son bir şanstı tüm istediği, herşeyi düzeltecekti. Ama hayat zordu ve onu sınamaya devam ediyordu. Umudunu yitirmemeye , sabırlı olmaya çalışmaktan başka elinden birşey gelmiyordu. Keşke tüm kırıkların parçalarını birleştirebilse, tamir edebilse, eskisi kadar sağlam olmasa da tekrar anlamlı bir bütün haline getirebilseydi, onu tutsa elinde, hiç bırakmasa, sımısıkı tutabilseydi. 

Onun elinden kayıp gittiği anı hatırladı birden. Zaman yavaşlamıştı elinden kayıp giderken , ağır çekimde ellerinin, parmaklarının arasından kayıyordu. Fark ettiğinde çok geç olmuştu artık. Tekrar tutmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Ellerinden kayıp giderken, kafasında tek birşey vardı. Onsuz bir hayat düşünemiyordu. Birden, onun kendisi için ne kadar vazgeçilmez ve değerli olduğunu hissetti. Parmaklarının arasından kayarken ruhunun da bedenini onun ile terk etmekte olduğunu hissetti. Gözlerindeki parlaklık, yaşam belirtisi, yerini donuk ve anlamsız bir bakışa bıraktı. Ona can veren yoktu artık. Vücudu bir kukladan ibaret bez bir bebek gibi yere yığıldı. Yerde saçılmış kırıklara bakan donuk ve cansız gözlerinden sıcak yaşlar yavaşça süzüldü. 

Bunların bir rüya olmasını ,  birer hayal olmasını hayatında hiç olmadığı kadar çok istedi. Belki dört, beş saniye içerisinde olmuştu herşey ama ona yıllar gibi gelmişti. Hiç olmaması için zamanı durdurmak istemiş ama başaramamış, mümkün olduğunca yavaşlatmıştı. Sonuç kaçınılmazdı onun için. Aslında yabancı değildi tüm bunlara. Kimbilir kaçıncı kırıktı, bu da diğerleri gibi derin bir yara daha açmıştı onda. Asla kapanmayan bu yaralar onu, zaman geçtikçe iyice güçsüzleştirmişti. Artık kendi başına ayağa kalkmaya gücü yoktu. 

Aradan geçen bunca yıldan sonra hala yerdeydi. Ayağa kaldıracak, yardım edecek, elini uzatacak kimsesi kalmamıştı. Hepsini kırmış, paramparça etmişti. Artık nefes almakta zorlanıyordu. Ruhu bile ona dayanamamış , terk edeli çok olmuştu. Artık tek isteği daha fazla kırığa sebep olmadan ayrılmaktı buradan. Çok geçti artık herşeyi değiştirmek için. Kırılanlar geri gelmiyordu.

- Çok üzgünüm kırdığım için sizleri, ben olmasaydım hayat daha güzel olurdu sizin için.. 

Ağır ağır gözleri kapandı, son kez derin bir nefes aldı ve yavaşça içinde kalanlar ile beraber bıraktı kendini.

Hiç yorum yok: