27 Temmuz 2008 Pazar

Mükemmel Olmak..

Hiçbirimiz mükemmel değiliz , ben de değilim... Hiçbir zaman da mükemmel olamayacağım bunu biliyorum , her zaman öğrenecek birşeylerim olacak hayatta..

Bugüne kadar istemeden de olsa üzdüğüm , kırdığım çok kişi oldu sonradan farkına vardığım.. Çok pişman oldum ama olan olmuştu bir kere. Şimdi neredeler , neler yapıyorlar , nasıllar bilemiyorum birkaçı hariç. Bildiklerim gayet iyi ve mutlu hayatlarını sürdürüyorlar. İstemeden de olsa hayatlarına girdiğim fakat sebebi belli olmayan bir şekilde sonunun kötü sonuçlandığı beraberliklerim için , hayatlarına geçici olarak rahatsızlık verdiğim için özür diliyorum hepsinden.

Üzüntülerin , kötü günlerin ilacı zaman , bunları da geçmişte yaşanmış birer anı olarak tarihe gömdü. Olan olmuş , düşünmenin , nerede sorun olduğunu , suçlanacak kişi aramanın bir anlamı yok , hiçbirşey değişmeyecek.

Peki hayatımın geri kalanı ne olacak ? Bu soruyu sormam gerek kendime. Geçmişten , yaşadıklarımdan öğrenebildiğim kadarı ile hayatımın geri kalanında ne yapmalıyım ki geçmişimde hata olarak gördüğüm , pişmanlık duyduğum şeyleri bir daha tekrarlamayayım ?

Herşeyden önce sevginin bütün kapıları açtığını , karşılıksız ve koşulsuz olarak verildiğinde hem kendi hemde insanların hayatını aydınlattığımı unutmamam gerek. Kimseyi yargılamamam , kimsenin kimseyi yargılayıcı konumda olmadığını hatırlamam gerek , hiçbirimizin mükemmel olmadığını bilerek. Farklılıklara saygı göstermem gerek , kimsenin aynı çevre ve aile koşullarında yetişmediğini görerek. Ayırım yapmamalıyım , kimsenin duygularını incitmemeliyim , benim de onlardan bir farkım olmadığını aslında bilerek. Kendimi sevmeliyim , huzurlu olmalıyım ki herkesi sevebileyim , mutlu edebileyim. Onların sevinci , mutluluğu benim huzurum..

Hayatta hiçbir şeyin savaşmadan elde edilemeyeceğinin , özellikle sevginin türlü fedakarlıklar , sabırlı bekleyişler ve daima zorlukların üstesinden beraber gelinmedikçe kazanılmayacağının bilinci içinde , onu sebep olmadığı şeyler için suçlamayacağıma , kaybetmeden değerini bileceğime ancak mükemmel olmadığımı sadece onun için daha iyi olmak için bütün kalbimle çabalayacağıma söz veriyorum..

21 Temmuz 2008 Pazartesi

Yüzyıllar önce dünya henüz çok gençken gerçek aşk varmış her yerde hemen bulunabiliyormuş. Su gibi. Hava gibi. Böyle kolay bulunduğu için kadınlar ve erkekler pek peşine düşmezlermiş gerçek aşkın. Kıymetini de bilmezlermiş..

Bunun üzerine iki melek aşkı gizlemeleri için görevlendirilmiş. ilk önce yerin dibine , sonra yüksek dağların zirvelerine en sonunda da okyanusların dibine gömmüşler aşkı.. Fakat erkekler ve kadınlar toprağı kazıp , dağlara kolayca tırmanıp , denizlere dalıp kolayca bulmuşlar aşkı.

Melekler sonunda gerçek aşkı kadınların ve erkeklerin kalbine saklamışlar. İşte o günden beri kadınlar ve erkekler gerçek aşkı kolayca bulamamışlar. Çünkü gerçek aşkın saklanabileceği her yere bakıyorlar , ancak hemen içlerinde olabileceği akıllarına hiç gelmiyormuş..

Saklambaç oynadığımız günlerdeki gibi , ebe herkesi sobeler ama hep kendisini unutur. Oyundakileri hep bir eksik sayar o yüzden.. Aşk da öyle işte.. Kalbimizin orta yerinde duruyor , ama hiç aramıyoruz..
Çok sıklıkla yanımızda olanı unutuveririz. Eşimiz olur bu çoğunlukla. Eski püskü sandığımız gibidir o. Sırf yanımızda diye içinde sakladığı cevherleri merak etmekten vazgeçeriz. Onun varlığına karşı köreliriz garip biçimde. Sıradan günlerin içinde olağan sıkıntıların kıskacında , günübirlik telaşların girdabında öğütürüz yanımızda ve yakınımızda olanı..

İçi mücevher dolu bir sandık var yanımızda , ancak dönüp bakmadığımız için yoksul sanıyoruz kendimizi , sandığı boş sanıyoruz.

Halbuki onun yüzü en çok size baktı , özel olarak sizin için güldü , sizin için hüzünlendi. Bu sabah yanınızda , özel olarak sizin için yaratılmış biri olduğunu görün.

Yüzünün tüm detaylarında size yönelen sevginin işaretlerini okuyun ve " Gözler yalnız bana bakıyor , kulakları en ince dertlerimi dinlemeye hazır , ağzından yalnız bana sevgi sözleri dökülüyor , yüzünde yer alan sade ve içten tebessümü en çok benim hak ettiğimi düşünüyor" deyin. Buna tüm kalbinizle inanın...
Sevmek için çalışıyoruz ancak çalışmaktan sevmeye vaktimiz kalmıyor. Ailemiz için çalıştığımızı söylüyoruz , ancak ailemiz için çalışmak tam da ailemizi ihmal nedenimiz oluyor. kalbimizi doyuracak bir aşk için bekliyoruz , ancak aşk yanımızda hazır olduğunda da aşkın pek zaman alıcı olduğuna inandırıyoruz kendimizi.

Bundan böyle çabalarımızla sadece duvarlarını biçimlendirdiğimiz hayatımızın ortasındaki o boşluğu fark edelim. Belki geç kalmadan sevdiklerimizin ve sevdiklerimize ait sevginin o boşlukta bizi beklediğini görebiliriz. Hatta "boş zamanlarda" arayıp durduğumuz, gecelerin sessizliğinde buluşmaya çalıştığımız , günlerin telaşında özlediğimiz sevgilimiz , eşimiz oradadır.

20 Temmuz 2008 Pazar

Sevmeyi çoğunlukla eşimizin tamamen bize benzemesi , bizden farksız olması olarak yorumluyoruz. Tam tersine, hepimiz eşimizin farklılığını kabul etmeli , onu farklı olduğu için seviyor olmalıyız. Eşimizden bize yansıyan güzellikler , ihtimal ki güneşin onun üzerine farklı ve özel biri olarak doğmasından kaynaklanıyor. Onun farklılığını yok etmeye çalıştıkça , üzerimizdeki gölgelerini silebiliriz. Alında kötü değildir niyetimiz. Asla kötü olamaz...
Dünya belki de bir müzayede salonudur. Gördüğümüz herşeye birileri bir paha biçer. Sırf başkalarının biçtiği değerler üzerine yeni değerler eklemek için ömrümüzü bizim için en değerli olanları unutarak , hatta bazen kırarak tüketiyor olabiliriz.

Sevimli bir çocuğun babası ve annesi olmanın değeri borsalarda ölçülemiyor. Fedakar ve sadık bir eşin bizim için yaptıklarını hiçbir insan kaynakları uzmanı hesaplayamıyor. Oysa hepsi antika.. Kimsenin göremediği , kimsenin fark etmediği kadar özel ve güzel değerler.

Müzeyede bitmeden birbirimize ziyadesiyle değer verelim. Olur mu?

Aşka Dair Alıntılar

"Evlilik de kalabalıklar karşısında verdiğimiz bir konser gibi değil
midir? Başlangıçta herşey mükemmeldir. Eksiğimiz,gediğimiz,kusurumuz yok
gibidir. ilişkinin de kusursuz olacağını düşünürüz. Ahengin hiç pürüzsüz
süreceğini hayal ederiz. Sonra Paganini'nin kemanı gibi bizim de zamanla
tellerimiz kopmaya başlar. Eksiklerimiz ortaya çıkar. Ahenk bozulur gibi
olur.Böyle zamanlarda çoklarının yaptığı gibi bizim de yaptığımız kopan tellere odaklanıp illa da eksik yanlarımızı görmektir. Paganini gibi pek az insanın yapmayı göze aldığı ise kalan tek tele odaklanıp
aşkımızın sesini bir keman gibi yüreğimizde sürdürmeye devam
etmektir.

Herşey bitse de aşkımız kemanımızda kalan tek tel !!! Konser devam ediyor"

"Keşke birbirimizi sadece hataları ve eksikleri olan insanlar olarak severek ve kabullenerek başlayabilsek ..."

" Aşkı hep aranızda tutmak istiyorsanız , hep sıcak kalsın ve eksilmesin istiyorsanız , birbirinizin kişiliğini yok edecek biçimde eşine benzemeye yada eşini kendine benzetmeye kalkma. Bırakın aşkı tutan kişilikleriniz olduğu gibi kalsın. Aşkınız , iki ayrı kişi olduğunuz sürece çoğalır ve sıcak kalır. Biriniz diğeri adına kimliğini yitirirse , aşk da sütunlarını kaybetmiş kubbe gibi çöker. Ağaçlar gibi ... Yanyana olsalar da biri diğerine gölge etmez."


17 Temmuz 2008 Perşembe

Yüzleşmek

Çaresizlik gırtlağıma kadar geldi artık , yine yapmam gerekeni yapmam gerek. Dayanmalıyım , mücadele etmeliyim , hayatın hiç kolay olmadığını hatta artık yaşanmaktan çıkmaya başladığını bile söyleyebilirim.

Yaşadığım çevre , koşullar , kontrolüm dışında gelişen olaylar elimi kolumu bağladı , mutlu olmama , işimi yapmama hatta sevmeme ve sevilmeme bile engel oluyor. Bu dünya da tek bağlanabileceğim , yaşadığımı hissettiren ve bence hayatı yaşamaya dair kılan şey sevgi , elimden , avucumdan uçtu gitti. Sıkıca kapatmıştım avucumu oysa ki... Durmak istemeyen bir şeyi , varlığı zorla hapsedemiyor insan. Zorla güzellik olmuyor kısacası.

Artık yaşama dair küçük ama kendim için büyük bir adım atmak atılım yapmak üzereyken , yine birden kendimi o kaçınılmaz , sonu belli hikayenin kahramanı olarak buluverdim. Başkasının hikayesinde , yaşamında , kalbinde aktör olmak hayalim suya düştü. Tüm yüreğim ve kalbimle , büyük bir inanç ile onu istedim asla vazgeçmemek , onu bırakmamak ümidi ile. Ve işte beklenen son , hüsran.

Hayatımda buna benzer birçok hayal kırıklığı ve hüsran yaşadım ancak hiçbirinin son olmadığını biliyordum. İnsanların en az benim onlara gösterdiğim kadar bana anlayışlı , en az onları sevdiğim kadar bana sevgi ve saygı duymalarını bekledim , hep ümit ettim.

İçinde yaşadığımız , yapmacık mimikleriyle etrafa sahte gülücükler ve dostluklar dağıtan insanların arasından sıyrılan , eşine az rastlanır , samimi , sevecen sevgi dolu birisi karşıma çıkmıştı ki... Hiç şaşırmadım onun da benden hızla uzaklaştığına , kaçtığına , belki benim onu sevdiğim , ona değer verdiğim kadar beni sevememiş , değer verememişti ama olsun , kim bu sahte dünyada en az onun tırnağı kadar bile olabilirdi ki ?

Bıktım artık bu acımasız , kaçınılmaz ve hüsran dolu sonlardan.. Yeni başlangıçlara, yeni mutluluklara , yeni sevgilere , yeni bir hayata doğru yelken açmak amacım.

Elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret gösterdim, ancak aynı felçli bir insanın çok isteyip ancak bir türlü hareket edemediği , haykırmak isteyip de sesini duyuramadığı bir haldeyim. Hiçbir şey söyleyemiyor , bakamıyor , hissedemiyorum çünkü yasak. Bu ilişki ve sevgi bana yasak. Yasakları hiç sevmememe rağmen buna boyun eğmek çok zor , kabullenmek ise çok acı , hergün acımla yüzleştiğimi düşündüğüm zaman...