3 Aralık 2013 Salı

Bunca yıldır kendi hapishanemi inşa ettiğimi, hep sorunu dışarıda aradığımı fark ettiğimde herşey yeni başlamıştı. Bunca zamandır hep özgürlüğümün peşine koştum, hep mutluluğu aradım durdum. Yanlış yerlerde aradığımı ancak bulduğumda anladım.

Hiç bakmayı akıl edemedim, yıllarca gözümün önünde duranı nasıl fark edemedim? Defalarca sorguladım, kafa patlattım, heryere baktım, hayatım boyunca aradım durdum ama bir türlü göremedim. Baktım ama göremedim. Aradığım, bendim. Daha doğrusu benmişim. Bunu ancak görebildiğimde anlayabildim. Yıllarca farkına varamadığım, derinlerde, sık selvi ağaçları ile dolu ormanın derinliklerinde, kimsenin daha önce keşfetmediği bir yerde buldum.

Kimse cesaret edemedi bu vahşi ve sık ağaçlar ile dolu, içerisinde kimbilir ne tehlikeleri, bilinmeyenleri barındıran ormana girmeye. Çok merak eden oldu hatta gerçekten cesur davranarak giren ama sonra koşarak kaçan, canını zor kurtaran nadir bir iki kişi belki. Kimse öğrenemedi ne gördüler, ne var orada, hep bir sır olarak kaldı.

Bir gün, çevrede amaçsızca dolaşan yirmili yaşlarında bir delikanlı, elleri ceplerinde, başı öne eğik, ayakları ile yaprakları, taşları sağa sola savurarak sıkılganlığını dağıtmaya çalışıyor. Belli ki biraz yalnız kalabilmek için arkadaşlarından ayrılmış, ormanın bu ıssız yerinde kendi başına oyalanıyor. Daha önce buraya kimsenin girmediğinden haber yok. Düşüncelere dalmış, bir yandan ağır ve isteksiz adımlar ile yürüyor, bir yandan en sevdiği parçayı mırıldanarak ormanın içlerine doğru yol alıyor. Birden bir ses duyduğunu sanarak irkiliyor ve sesin geldiğini düşündüğü yöne doğru dikkat kesiliyor. Bir süre nefesini tutarak etrafı dinledikten sonra birşey bulamayınca yanıldığını düşünüyor ve yürümeye devam ediyor. Bu sefer orman ilgisini çekiyor ve etrafı inceleyerek, nerede olduğunu anlamaya çalışarak yoluna devam ediyor. Nihayet kaybolduğunu anlıyor. Buraya nasıl geldiği hakkında bir fikri yok. Etrafında ne bir yol ne de bir işaret var nasıl geri döneceği hakkında fikir veren. Her yer sık çalılıklar ve yüksek, sık ağaçlar ile çevrili. Gökyüzünde güneş, uzun ağaçların arasından kendini zar zor gösteriyor. Yüksek dallarındaki kuşların sesleri uzaktan kısık geliyor. Arada bir ufak kertenkeleler yerdeki sonbahar yapraklarını hışırdatarak koşuşturuyorlar.

Biraz daha yoluna devam ettikten sonra delikanlı, ileride ufak bir dere aktığını görüyor. Biraz dinlenmek ve yüzünü yıkamak için o taraf yöneliyor. Tam yaklaştığı sırada derenin karşı tarafından birisinin daha geldiğini görerek hemen geri çekiliyor ve yakındaki bir ağacın arkasına gizlenerek seyrediyor. Gelen beyazlar içerisinde bir kız. Uzun boylu, esmer saçları dalgalı, beyaz tenli, dere kenarında eğilerek ellerini suyun içerisine daldırıyor. Gördüğü karşısında nefesi tutulan delikanlı dikkatsizce bir hareket yaparak saklandığı yerden çıkıyor ve ileri adım attığında ayakları altında ezilen yaprakların sesi kızın dikkatini çekiyor. Kız hemen ayağa kalkarak bir iki adım geri çekiliyor ve ağaçların arasında ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Önce vahşi bir hayvan sanarak etrafında kendini koruyabileceği bir sopa ve benzeri birşeyler arıyor heyecanla. Delikanlı ne yapacağını şaşırıyor, daha fazla korkutmamak için kendisini gösteriyor. Kız çok şaşırıyor bir o kadar da utanıyor karşısında delikanlıyı görünce. Bir iki adım daha geri atıyor sonra orada donup kalıyor.

Hiç yorum yok: