28 Aralık 2012 Cuma

Yeni Yıla Girerken

Yeni yıla az bir süre kala son haftasonuna girerken her yerde bir coşku, koşuşturma, heyecan, rengarenk süslenmiş sokaklar ve mağazalar. Evlerin camlarından dışarıya ışıkları ile göz kırpan özenle süslenmiş çam ağaçları. Hırsız misali evlerin camına veya balkon demirlerine tırmanan küçük noel baba bebekleri sırtında hediye dolu çantaları ile sokaktan geçenlere gülümseyen yüz ifadeleri ile bakıyorlar.

Akşam olmuş , karanlıkta her yer daha bir güzel, ışıl ışıl, rengarenk. Herkes sevdiklerine ufak da olsa hediye alma yarışında, mağazalar kalabalık, kasa önlerinde kuyruk almış başını gitmiş. Hediye paketi yaptırmak isteyenlerin kuyruğu daha da uzun. Ama herkes halinden memnun yine de. Gözlerinden, aldıkları hediyeleri sevdiklerine verirken onların yüz ifadelerini, memnuniyet ve sevinçlerini okumak mümkün. Herşey bir yana , ne alınacağına karar verilmiş,  bu zorlu ve hassas hediye seçimi sürecinin tamamlanmış olmasının getirdiği rahatlama, vücut dilinden rahatlıkla anlaşılıyor. Nihayetinde herkes memnun ve yeni yıl heyecanını alışveriş heyecanı ile birleştirerek bir kat daha yoğun yaşıyor.

Cadde boyunca yan yana sıralanmış mağazalara , haftasonunda kalabalık olur endişesi ile akşam da olsa, birer birer girip çıkıyor, hediye seçme çelişkisi içerisinde raflar arasında geziniyorum. En sonunda çok aklıma yatmasa da hediye olarak beğendiğim birkaç parçayı, hediye paketi yaptırıp , dışarıda elinde poşetler ile hediye seçimini ve alışverişlerini tamamlamış mutlu kalabalığa karışıyorum. Evde yiyecek olmadığını düşünerek dışarıda birşeyler atıştırmak üzere bir büfeye giriyorum.

İçerisi tenha sayılabilecek şekilde, masaların yarısı dolu. Hediye telaşından ne kadar aç olduğumu unutmuş, açlıktan bayılacak duruma geldim. Siparişim hızla geliyor. Alışveriş mutluluğu yerini yemek mutluluğuna bırakıyor. Ne kadar da çok sebep varmış mutlu olmak için diye içimden geçiriyorum. Mutluluk üstüne mutluluk. Hayır fazla şımarmaktan korkuyorum sonra alışkanlık yapar diye. Açlığımın verdiği abartı iştah ile hızlıca , doğru dürüst lokmalarımı çiğnemeden yutuyorum. Yemeğimi çabucak bitiriyorum.

Şimdi ise yemek sonrası doyma hissinin verdiği mutluluğa geçiş yapıyorum. Neredeyse yediğim kadar kaloriyi , yeme hızım sebebi ile enerji olarak harcamış olma ihtimali aklıma geliyor ve vücudumda biraz enerji bırakmak için tatlı alternatifleri kafamda birbirini kovalıyor. Bu esnada gözüm bir yandan diğer masada oturanlara takılıyor. Gözlem yapmayı, insanları seyretmeyi oldum olası sevmişimdir. Aklımdan gözlemleyebildiğim kadarı ile insanlar hakkında varsayımlar, hikayeler üretirim. Yemeğin vermiş olduğu ağırlık ile hareketsiz etrafımı incelemeye  başlıyorum.

Tam karşımdaki masada, yaş farkından ve benzerliklerinden olsa gerek, baba - oğul olduklarına inandığım ikili gözüme takılıyor. Bir müddet onları seyrediyorum. Baba büyük bir iştah ile elindeki hamburgeri yemek ile meşgulken, oğlan ise ona heyecanlı heyecanlı birşeyler anlatıyor. Vücut dilinden çıkardığım kadarı ile bir talepte bulunmak üzere olduğunu ve bu konuşmasının ikna edici olmasını umut ettiğini görüyorum. Baba ise daha önce defalarca duyduğu benzer konuşmalardan birini tecrübesi ile soğukkanlı biçimde dinliyor, henüz kararını vermemiş. Belki de gün içerisinde yaşadığı bir olayı anlatıyor. Sonuçta baba pek etkilenmiş görünmüyor ve yemeğine konsantre olmuş bir şekilde sakince oğlunu dinliyor. İkisi de iyi giyimli ve bakımlılar. Belli ki yakın çevreden ve baba akşam yemeği için oğlunun tercihi hamburgeri seçmek zorunda kalmış.

Hemen iki yan masada ise genç bir çift , erkek arkası bana dönük kız ise onun karşısında yüzü bana bakacak şekilde oturuyorlar. Özelilkle kızın yüz ifadesi, vücut dili ve ışıldayan gözleri ile erkeğin gözlerinin içine bakarak ağzı açık şekilde onu dinlemesinden, henüz ilişkilerinin başlarında olduklarını düşünüyorum.  Ellerinin ayaklarının sürekli hareket etmesi, birbirine dolanması, arada saçlarını kıvırması, kısacası kıpır kıpır enerji dolu oluşu buna en büyük işaret. Daha oturmuş ve yıllanmış ilişkilerde bu seviyede yüksek bir heyecan , en azından vücut dilinin bu kadar açık verdiği görülmez. Bu müthiş enerji kızı izledikçe bana da geçiyor. O kadar güçlü ki ne kadar mutlu olduğunu, kalbinin hızla çarptığını ve o anda tam da olmak istediği yerde, erkek arkadaşının yanında olduğunu anlayabiliyordum. Herşeyin o kızın gönlünce olmasını diledim. Muhtemelen yirmili yaşlarının henüz başlarındaki bu cıvıl cıvıl ve heyecanlı çift , kızın saf ve sevgi dolu bakışları ile beraber bende tarifi zor bir sıcaklık ve sevgi hissiyatı uyandırdı. Böyle mutlu çiftler hep ilgimi çekmiş, kendim seviyormuşcasına hep onların adına mutluluk ve aşk dilemişimdir. Umarım sevgileri daim olur.

Biraz daha ileride genç bir anne ve üç - dört yaşlarında sevimli bir kız çocuğu gözüme takıldı. Annenin tüm dikkati ve gözleri, yerinde bir türlü durmayan, yan masaların koltuklarına çıkıp inen , diğer masalardaki müşterilere gülücükler dağıtan ve onların tepkisini gözlemleyen kızının üzerindeydi. O güldüğü zaman o da gülümsüyor, surat astığında o da endişelenerek somurtuyordu. Kızının diğer müşterileri rahatsız etme olasılığına karşı fazla uzaklaşmaması için sürekli uyarıyor, bir yandan kendi yemeğini yemeğe çalışıyordu. Kızın ise hiçbir şey umurunda değildi. Sadece etrafındakilerin dikkatini üzerine çekip sonra da gülückleri ile onları selamlıyordu. Kimisi bu selama gülümseme ile karşılık veriyor ve küçük kızdan tekrar gülücük ile teyid almaya çalışıyor, kimisi ise hiç oralı olmuyor küçük kızı görmezden gelerek ellerindeki yemeği hızla yemeğe devam ediyorlardı. Kim bilir bazıları da çocukların ne kadar gürültücü olduğunu, etrafa rahatsızlıktan başka birşey vermediklerini düşünüyor, hatta çocukları olmadığı için içten içe sevinç bile duyuyor olabilirlerdi. Bir müddet sonra ona sürekli bakışıma bir anlam verememiş olacak ki , yüzünü kısmen örten sapsarı uzun saçlarının arasına gizlenmiş renkli gözleri ile kaçamak kısa bakışlar ile bana bakıyordu. Bir müddet sonra ise iyice utanmış ve koşarak annesinin yanına dönmüştü. Annesi ona yemeğini yedirmeye başlamıştı. Bir taraftan yemeğini yerken bif taraftan halen ona bakıyor olmamdan kuşkulanmış , kaçamak kısa bakışlarına devam ediyordu.

Saat akşam dokuzu gösterirken günün yorgunluğu iyice üzerime çökmüştü. Kalkma vakti diye düşünerek yerimden doğruldum. Merdivenlere yönelirken sağ omuzumun üzerinden geriye son bir bakış atarak, gidişime üzülmüş gibi arkamdan baka kalan küçük kıza göz kırptım. Hemen mahçubiyet dolu bir gülücük ile karşılığımı aldıktan sonra hızlı adımlar ile sessiz evimin yolunu tuttum. Yeni yıldan sadece ve sadece kalıcı bir sevgi ile huzur getirmesini diledim.